Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ekim 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 1 Ekim 2016

 

Allah'ın Sanatını Anlamak Nimettir. Mesela Böceklerin Birbiriyle Anlaşması, Diğerlerine Karışmamaları, Kendi Yuvalarını Bilmeleri Şaşırtıcı

Allah’ın sanatını anlamak tabii köy yaşamında daha kolaydır. Şehir yaşamında daha az oluyor. Ben köyde hatırlıyorum, çimlere falan uzanırdım otururdum, orada küçük küçük böcekler gezerdi, birbirleriyle yardımlaşıyorlardı. Karıncaları görüyoruz, her çiçeği ayrı görüyoruz mesela küçük küçük yeni açan. Onların hepsinin kromozomları var ve milyonlarca seneden beri hiç değişmeden sabırla, kaçıncı nesil. Küçük küçük ne kadar çok böcek oluyor. Böcek çok büyük bir nimettir Allah’ı anlamada. Birbirlerini buluyor onlar, birbirleriyle evleniyorlar. Mesela her yer böcek kaynıyor hiç kimse birbiriyle muhatap olmuyor. Kendi ailesinden, kendi türünden, kendi memleketinden olursa, hemşerisi olursa geliyor. Yoksa yok. Yani onunla beraber oluyor. Karınca bile kendi sürüsünün dışında başka sürüye katılmıyor. Halbuki şaşırması lazım diğer sürülere gitmesi lazım. Diğer sürülere hiçbir şekilde gitmiyor, onlar da zaten kabul etmiyorlar. Kendi sürüsünde oluyor. Mesela arıların titizliği, sadece kendi kovanına gidiyor. Normalde başka kovana gidebilir bilmez hayvan, değil mi? Dalıp devam etmesi lazım. O petekleri yapma şekilleri hepsinin aynı ilme sahip olması, hepsi mimar. Açı verme, düzgün bir şeyler yapma konusunda çok yetenekliler.

 

(Hakkari’nin Çukurca İlçesi kırsalında bu akşam saatlerinde PKK’lı teröristlerin havanlı saldırısında 1 asker şehit oldu, 5 asker yaralandı. Teröristler kaçarak bölgeden uzaklaştı.)

Allah Allah havanla kaçıyor inanılır gibi değil. Yani bu mucize. Adam havanı omuzluyor kaçıyor. 3 kilometrekare, 5 kilometrekare alan değil mi ez fazla bu alanlar Allah Allah, hallaç pamuğuna çevirirsin. Nasıl kaçar? Ben hayret ediyorum bu konuya.

 

Din Akıl Ve Derinlik Gerektirir. Darwinist Materyalist Eğitimle İnsanlar İmandan Uzaklaştırılıyor. Camilerin Dolması İçin Güçlü İman Gerek

Din akıl, derinlik gerektiren bir konu, derin iman gerektiren bir konu. Adamın camiye gelmesi için iman etmesi gerekir. Sen Darwinist-materyalist eğitim veriyorsun Abdülhamit devrinden beri, milletin imanı mahvediliyor Darwinist-materyalist eğitimle. Önce Darwinist-materyalist eğitimi durdurman lazım. İman hakikatleri anlatman lazım, Kuran mucizelerini anlatman lazım. Sen hazır imanlı bir kitleden bahsediyorsun nasıl oluşacak o kitle? Hemen camileri dolduracak. Camiler lokanta değil kardeşim ibadet yeri. İbadet etmesi için de adamın çok güçlü bir iman sahip olması lazım. Darwinist eğitim verildiği yerde adam nasıl imanını güçlendirsin? İşte kurtaranlar cemaatlerle kurtarabiliyorlar. Mesela Süleymancı oluyor, Süleyman Hilmi Tunahan’ın dersleriyle sohbetleriyle imanını kurtarıyor. Yoksa öbür türlü olacak gibi değil. En yüksek dindar oranı doğuda var deniyor, en ziyade komünist faaliyeti doğuda yaptılar zaten Darwinist-materyalist eğitimi. Çok az camilere giden insan sayısı. Camilere gitmek yani böyle esnaf muhabbetiyle camiye adam toplanmaz. Yani cami eğlence yeri değil. Camiye adam gittiğinde ne yapacak? Namazını kılıp çıkacak. Kimse kimsenin yüzüne bile bakmıyor. Selam vermeden dışarı çıkıyor. Adam öyle bir yere gider mi? Birçok camide öyle. Namazını kılan ayakkabısını alıp çıkıp gidiyor. Orada o kardeşlik ruhu ayrıdır, iman hakikatlerinin anlatılması ayrıdır, o derviş ruhu ayrıdır. Adam Nakşibendi oluyor ama birbirlerini çok seviyorlar. Ben Mahmut Hocamız’ın dergahına gitmiştim, Mahmut Hocamız’ın bulunduğu yer ayrı bir yer. Oraya gelenlerde müthiş bir muhabbet gördüm, sevgi gördüm. Yani böyle bir bayram gezmesine gelmiş insanlar gibi. Bayram ziyaretleri olurdu ya çocukken onun gibi. Çok dostane herkes birbirini tanıyor, birbirini çok seviyorlar. Ama şu an durum nasıl bilmiyorum tabii o zaman öyleydi. Adam bunu arar. Camiye gidiyor kimse kimseyi tanımıyor adam nasıl konuşsun, ne konuşsun? Kimi Darwinist, kimi materyalist, kimi başka görüşte. Mehdiyet ruhuyla camiler dolar. Durduk yere cami dolmaz.

 

MHP Ve Sayın Bahçeli Her Zaman Devletten Yanadır. Güzel Bir Devlet Terbiyesine Sahiptir. Devleti Korumalarının Sebebi Siyasi Değildir

MHP devletten yana AK Parti’den yana değil. Devleti kurtarmanın peşinde. MHP’de bir devlet terbiyesi vardır. Dolayısıyla devleti korumak AK Parti’yi korumak değildir. Devleti ele geçirmeye kalkıyorsa adam tabii ki AK Parti’yi koruruz biz. Tayyip Hoca’yı Allah muhafaza vurup şehit edip Türkiye’yi ele geçirmeye kalkıyorsa, devleti yıkmaya kalkıyorsa tabii ki koruruz. Ama kendi evladımıza zaten biz kurşun sıktırmayız. Tayyip Hoca AK Partili olsun başka partili olsun fark etmez. İngiliz derin devleti pençe atmaya kalkarsa bizim herhangi bir evladımıza, o pençeyi kırarız, o eli kırarız kanunla hukukla. Nitekim bak “Senin kılına dokunamazlar” dedik dokunamadılar ve dokunamayacaklar da.

 

Cemaatlerin Tarikatların Üzerine Baskı Kurulması İngiliz Derin Devleti Tarafından Yayılıyor. Şimdi Fransa’da Da Camilere Kamera Yerleştiriyor

Cemaatlerin ve Müslümanların üstüne baskı kurulması fikri bütün Avrupa’da İngiliz gizli derin devletinin emriyle yayıldı şu an. Her yerde bu talimat uygulanıyor. Fransa İçişleri Bakanı Sarkozy, radikal vaizlerin militan toplanmasının önüne geçmek için ibadet yerlerinin gözlenmesini önerdi. Bütün camilere kamera konacak Fransa’da. Şimdi bunların da şeffaf toplum dediğinde kastettiği o, yani her yere kamera konması, izlenmesi, kim niye geldi, ne yaptı. Mesela camiye teberruda bulunuyor “Niye verdin, nereden buldun parayı anlat bakalım” mantık bu yani. Yani Süleymancı, Nurcu kimse kalmasın mantığında. Kim bunun talimatı veren? İngiliz derin devletidir. Kime söyletiyor? Birisine söyletiyor. O ona söylüyor, o ona. Arada silsileler olduğu için adam bunun İngiliz derin devletinin talimatı olduğunu göremiyor, fark edemiyor. Bütün dünyaya talimat verildi bir tek Türkiye’ye değil. Pakistan’a, Hindistan’a her yere şeffaf toplum modeli açık toplum modeli için talimat verildi. “Bütün Müslümanlar izlensin” dendi tarikatlar, cemaatler. Türkiye için değil bu sadece geniş çaplı. Ve bunun dozunu gittikçe de artıracaklar. Deccaliyetin emri bu. “Deccalın gözetleme yapan adamları vardır” diyor hadiste. Bak “Deccalın gözetleme yapan insanları vardır. Kulelerde insanları gözetlerler, Müslümanları gözetlerler.” Kuran’da da geçiyor ya “bir kule yap” diyor “ey Haman” diyor. Mesela İngiliz derin devleti de burada hemen gittiler kuleye çıktılar. Kuleden İstanbul’u izliyorlar Galata Kulesi’nden.

 

Abdülhamit Döneminde Donanmanın Başına Dahi Bir İngiliz Getirilmiştir. Hubert Paşa Donanma Komutanı Yapılmıştır

Abdülhamit'in donanma komutanı mesela, İngiliz Hubert Paşa. Donanmanın başına sen İngiliz Amiral nasıl koyarsın? Adam da çekti hepsini Haliç'e, çürüttü donanmayı. Koskoca donanma, Abdülaziz döneminde dünyanın ikinci büyük donanmasıydı. Çektiler oraya, çürüttüler.

Bak şimdi de, "Sizi izleyeceğiz." diyorlar. Bakın, Rusya'da gizli kamera olmayan cami yok. Almanya da bunu başlattı, Fransa da başlattı. Şimdi bu Amerika'ya falan da yayıldı. Her yerde, İngiltere'de falan da böyle. Her yere İngiliz polisi gizli kamera koyuyor. Adam mesela oturuyor, namaz kılıyor. Her yerde bütün bilgi gidiyor onlara, arşivliyorlar.

 

İngiliz Derin Devleti Arapları Ayaklandırırken, Osmanlı'da Darwinizmin Yayılmasını, İçki Fabrikaları, Genelevler Açılmasını Örnek Gösterdi

İngilizlerin Araplar arasında isyan çıkarırken kullandıkları konuşma ne biliyor musunuz, yöntem? "Osmanlı" diyorlar, "Darwinist ateist oldu. Sakın bunlara bağlanmayın. Halife dini terk etti. Yani rom içiyor, sigara var. Kerhaneler açık, meyhaneler açık. Her türlü alkol ve müskirat var. Bunlar İslam dininde haram. Siz Müslümansınız, Allah'a çok şükür. Bu adamlara uymayın." diyorlar. Adamlar da çok makul görüyor. Arap isyanı böyle başlatıldı. Osmanlı'dan ayırırken bu delilleri kullandılar. Kerhaneleri, meyhaneleri, Osmanlı'daki fuhşu, tütün salgınını; bira, rakı, şarap fabrikalarını ve Darwinist propagandayı. Bu Voltaire'nin kitapları, Darwin'in kitapları bütün Osmanlı'ya yayılmasını delil olarak gösterdiler. Bunun için de yine gelenekçi hocaları kullandılar. Gelenekçi hocalar, sakallı normal alim. "Bu İslam'da var mı?" diyor. Adam, "Yok. Haram." diyor. "Şimdi yapıyor mu yapmıyor mu?" diyor. "Yapıyor." diyor. "O zaman siz niye bağlanıyorsunuz yahu?" diyor. "Haklısınız." diyor. "O zaman hadi isyana başlayın. Katılın." diyor. Osmanlı'dan bu İslam ülkelerini bu şekilde ayırdılar İngiliz derin devleti. Felaketin ayrı bir yönü de bu. İngilizler diyorlar ki, "Halifelik bunlarda. Kutsal emanetler de İstanbul'da. Her yer kerhane doldu, meyhane doldu. Şarap fabrikasından geçilmiyor İstanbul'da." diyorlar. Herkes içiyor, duman altı herkes. Oradan hilafeti alalım Osmanlı'dan, size geri verelim." diyorlar. Adamlar korktuğu için kabul etmiyor. Onlara teklif ediyorlar. İşte Suudi Arabistan'ı, Suudileri o şekilde ayırdılar. Irak alimlerini, Suriye alimlerini de öyle ikna etti, ayırdılar. Yöntemi görüyor musun? İnanmayan beri gelsin.

 

(Karadenizli kardeşlerimiz Giresun'da PKK'ya karşı yürütülen operasyonlara destek vermek için silahlarıyla birlikte askerlerin çalışma yaptığı bölgeye gitti. Karadenizli vatandaşlar, askerlere yardım etmek için ormanlarda teröristleri aradıklarını belirterek, "Her zaman askerlerimizin yanındayız. Burada hainlere yer yok. Arkadaşlarımızla arazideyiz. Bunları bulmadan bize rahat yok. Üç gün, beş gün ne ise onları bulup ondan sonra rahat uyku uyuyacağız. Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, bizim kalacak." dedi.)

Kardeşim mesela bu kardeşim bir nevi milis. Ne mahsuru var bunun? Bu kadar büyütecek ne var bunda? Bu şekilde hükümete, devlete yardımcı olsun vatandaş. Yani bunda bir şey yok. Milisten kastımız bu. Ne oldu yani dünya mı yıkıldı? Ne olur? Bir şey yok. Gayet aklı başında delikanlılar.

 

Hanlar Hanı Abdülaziz Han Çok Dindar Ama Aynı Zamanda Modern, Aydın Bir İnsandı. İyi Bir Sanatçıydı, Müzik Fasıl Çok Severdi

Abdülaziz modern bir halifeydi, aydın bir insandı. Öyle bağnaz falan değildi, çok moderndi. Mesela kendi heykelini yaptıran ilk ve tek padişah Abdülaziz. Ultra moderndir. Müzik, fasıl, eğlence yani güzel olan her şeyden çok hoşlanırdı. Üstattı kendisi de. Üstat derken sanatta üstattı. Taş, tahta; hepsini yontup güzelleştirirdi Abdülhamit Han gibi. Abdülhamit'i de sanatçı yetiştiren odur taş yontma konusunda, ahşap yontma konusunda eğiten de odur. Artık nasıl söyleyelim, öyle söyleyelim de anlaşılsın. 

Abdülaziz'in heykelini görebiliyor muyuz? Kendi sağlığında yaptırdığı heykel. Allah yedi ceddine hayır hasenat nasip etsin, güzellik nasip etsin. Şanını her yere yayacağız. Hayatı boyunca hiç namazını terk etmedi Abdülaziz, hiç. Ağzına damla içki koymuyor, "Haram." diyor. Bestekardır. Şair, çok güzel şiirleri var. Ve ressam. Nefis resimler yapıyor. Heykeltıraştır aynı zamanda. Hem güfte yazarı hem de bunları besteliyor. Saray Bandosu'nu kaldırıp yerine Türk Musikisi Saz Heyeti'ni kurduruyor. Ağır fasıl böyle. Kanun, klarnet, keman, inim inim inliyor böyle Yıldız Sarayı, Dolmabahçe. Böyle güzel insanlar ecdat. Modern bir insan. Namazını asla aksatmıyor. Sigara dumanı sarayda hiç yok. Tütün mütün hiç yanaştırmıyor. Damla şarap, bilmem ne alkol saraya girmiyor. Tam dindar. İngiltere'ye gittiğinde İngiltere Orkestrası onun bestelediği marşı çalarak onu karşıladılar, Abdülaziz'i. Kendi bestesi. Yıkıldı ortalık, İngiliz Bandosu Abdülaziz'i karşılarken. Çok muhterem, dünya tatlısı bir insandı.



DEVAMINI GÖSTER