Sayın Adnan Oktar'ın 13 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV; 13 Aralık 2016

 

(Van merkez, Tuşba, Gevaş ve Gürpınar ilçelerinde altı saat içerisinde yedi ayrı deprem meydana geldi.)

Depremler daha önce çok nadir oluyordu 1980’den önce.1980’den sonra dünya tarihinde görülmemiş derecede yani yirmi bin yıllık tarih biliniyor. Daha da eskilere de gidildiğinde araştırıldığında jeolojik katmanlara bakıldığında 1980 yılından itibaren başlayan deprem sıklığı hiç olmamış. Akıl almaz bir yükselme göstermiş. “Mehdi (as) devrinde depremler artar” diyor Peygamberimiz (sav) ama öyle az boz bir artma değil. Ama tam 1980’den sonra.

 

(Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Suriye’nin kuzeyindeki Doğu Halep bölgesinde Beşar Esad rejimi ve İran komutasındaki Şii milislerin ele geçirdikleri semtlerde sivillere yönelik katliamda bulunduğu ortaya çıktı. Görgü tanığı Mahmut Şeyh, milislerin 4 kadınla 9 çocuğu diri diri yaktığını, 67 erkeği de kurşuna dizdiğini aktardı. Şeyh, Anadolu Ajansı muhabirine açıklama yaparken “Adımı kimliğimi gizlemeye gerek yok, korkacağımız bir şey kalmadı, biz de öleceğiz zaten” ifadelerini kullandı.)

Şiilerle ilgili İran’la konuşulabilir yani nihayetinde hepsi Müslüman, böyle azgınlığa kepazeliğe gerek yok. İran’la bunu konuşalım. Yani olacak iş değil. Sünnilerin içinde dangalaklar çıkabilir onların etkisinde kalmaya gerek yok yani genel olarak Sünni-Şii kardeş ama bunu alimlere açıklatmak gerekiyor yani Hazreti Ali (ra) dedin mi gözleri dolan insanlar, mübarek muhterem insanlardır.

İki tarafı bir karşılıklı canlı yayında karşı karşıya getirtip konuşturtmak lazım yani birbirine sarılmalarını, kardeş olduklarını göstermek lazım. Bir kere Şii alimleri ve Sünni alimleri bir araya gelsinler, birbirlerine bir sarılsınlar. O işte Sistani falan onlar da gelsin, bizim Diyanet İşleri Başkanı da gelsin. Şii-Sünni kardeş, ne fark eder. Diyor, ‘Sünniler işte şuraya hakim oldu, Şiiler buraya hakim oldu.’ Kim olursa olsun hepsi Müslüman, ne fark eder yani. Şii camisine gider ben namaz kılarım, Sünni camisinde de kılarım ne fark eder. Ben Şii mahallesinde olsam iftihar ederim Sünni mahallesinde olsam iftihar ederim aynı. Yani elmasın iki parçası, ikisi de elmas gibi değerli. Yalnız alimleri hocaları işte kimse itibar edilen adamları bir araya getirmek gerekiyor, onun üstünde duralım. İran diyanetine bakan kimse efendim Türk diyaneti, Suriye diyaneti ileri gelenleri kimse şeyhleri hocaları bir araya getirelim birbirine sarılıp kucaklaşsınlar kardeşim. İnanılır gibi değil, Allah’ımız bir, Kitabımız bir, Peygamberimiz bir, kıblemiz bir yani ne oluyoruz birbirini doğrayacak ne var? Çok akılsızca hareketler. Şii milisler de laf söz dinlemeyecek adam değil bunlar, Şii ileri gelenleri konuşsa bunlar hemen itaat ederler. Gayet kolay yani kim var orda? Sistani var, Mukteda Es-Sadr var, tamam yani birkaç alimle konuşulsa buradan da alimler gitse konuşurlar mesele biter. Onlara rağmen bu adamlar muhalif hareket yapamaz yani Mukteda Es-Sadr yahut Sistani dese ki böyle bir şey sakın yapmayın dese konu biter. Çünkü bu İngiliz Şiiliği var çok zalim, sevgisiz. Sünni-Şii ayırımı konusunda çok kararlı, Sünnilere düşman deli bir Şiilik anlayışı, İran karşı bu Şiilik anlayışına, tamamen İngiliz derin devletinin kontrolünde bunlar. Eğer böyle bazı çakallar varsa yani bunlara katliam yapıyorsa Sistani’nin bunu kabul edeceğini zannetmiyorum, Mukteda Es-Sadr da kabul etmez, söylenir uyarılır kabul etmezlerse yine deliliklerine devam ederlerse bir tedbir alınır yani ona bir yol bulunur.

Kut’ül Amare'de Şii-Sünni Müslümanlar Hep Birlikte Hareket Edince Tarihi Bir Zafer Kazandılar Şimdi Yine Şii-Sünni Birlik Olacağız

Bu Kut’ül Amare Savaşı’nın kazanılmasında Şii aleminin desteği çok büyük. Bak Müslümanlar ittifak edince Allah nasıl zafer veriyor? Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli zaferi ve İngiltere’nin en büyük yenilgisi Müslümanların birlik olmasıyla gerçekleştirildi. İlk defa İngilizler burada yenildiler. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İran İngiliz yönetimine girdi. Aynı Türkiye’de olduğu gibi birçok yalaka İngiliz derin devletinin uşağı oldu. Yancılık yaptılar. Homoseksüel erkekleri bağladı İngiltere, kendine bağladı. Fahişe kılıklı böyle yancı kızları kendine bağladı. Muazzam elemanları oldu. Onların kanalıyla İran’ı ele geçirdi. Sonra da o düşük rütbeli bir subaydı o zamanlar Rıza, Pehlevi ismiyle şah ilan edildi. “Şahlar şahı Şeyh-in Şah Rıza Pehlevi” diye. İran’ın tüm petrollerine İngiltere el koydu ondan sonra. Şah Rıza Pehlevi’ yi iktidara getirdi İngiliz derin devleti. Hemen ardından da İran petrollerinin tamamına el koydu. Jandarma gibi oraya İngiliz jandarması gibi İran’ı da görevlendirdi. Humeyni gelinceye kadar bu bu şekilde devam etti.

 

Münafık Fikir Hırsızıdır. Her Fikrin Kendisine Ait Olduğunu İddia Eder. Son Derece Sahtekardır.

Münafıklara çok dikkat etmek lazım bak İran’da hep münafıklar kullanıldı, Türkiye’de münafıklar kullanılıyor. Münafıklar fikir hırsızıdır mesela birisi bir fikir ortaya atar, “O benim fikrimdi.” Der. Bir şey olur, “Bak bunları ben düşünmüştüm, önceden fark etmiştim, önceden görmüştüm.” der. Halbuki yoluna yürüyemez münafık, çok akılsızdır. Şeytan zekası vardır ama aklı çok kıttır. Her şeye kendi adına sahip çıkar. Mesela bir gemi gider denizde “Ya bu benim gemim.” der. Aksini ispat edene helal olsun deli yani. Münafık zırıl zırıl delidir yani. Mesela yolda tırlar gidiyor peş peşe “Ooo” diyor “Bizim tırlar gecikti öbürleri de gelseydi ya.” diyorlar. “Dört tanesi geçti ama” diyor “Beşincisi nerde kaldı.” falan diyorlar. Yani Sülün Osman vardı zamanın dolandırıcısı onu otuz kere geçer münafıklar acayip sahtekardırlar. Mesela biri bir fikir söyler bir şey düşünüp bir ay sora ortaya çıkar “Ya” der “ben yeni bir fikir buldum yeni bir düşünce buldum bakın benim fikrim bu.” der. Mesela biri bir yerde bir yazı yazar on gün sonra bakarsın aynı yazıyı başka bir yerde çıkartmış benim fikrim diye anlatır. Hem fikir hırsızlığı vardır hem mal hırsızlığı vardır münafıkta. Yani çok çok deli ve yüzsüzdür. Mesela gösterseler bile yani oradaki yazıyı “Ya o önceden benim yanımda konuşuyordu benden duymuş olabilir.” der yani zır deli olur yani öyle yalan söylemede bir tereddüdü olmaz münafığın. Lastik top gibi sıçrar. Mesela sen diyorsun ki “Adam senden 3 ay önce yazmış nasıl olur?”, “A üç ay önce ben bir konuşmuştum yanımda not almıştı.” diyor mesela. “Asıl benden almış o.” falan diyor. Yani yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler ya o şekilde akıl almaz arsızdır münafıklar. Ama konuşan anlar anormal olduğunu yani biraz konuştu mu anlar. Ama bazı ahmaklar da anlamaz tabii. Yoksa anlaşılmayacak gibi değil. Çok kaba akılsızlık yapar münafık. Nereye bakarsanız dünyanın neresine giderseniz gidin aynı şekildedir. Mesela ömrü boyunca casusluk yapıyor. Ulan bütün gençliğini vermişsin serseri. Acayip tehlikeli yaşıyorsun. Vatanını satmışsın, milletini satmışsın bayrağını satıyorsun. Kendi devletinin aleyhine faaliyet yapıyorsun hayati tehlike yaşıyorsun. Sürekli aşağılanıyorsun hakaret görüyorsun. Zoruna ne oldu, bu kadar aşağılanmaya bu kadar hakarete niye muhtaçsın? Sonunda ne elde edeceksin? Sonra da İngiliz derin devleti bir köşede bu köpekleri öldürüyor. Sonra da heykelini dikiyorlar “Büyük kahramandı.” diye.

Münafık Bir Şekilde Müslümanların Malına Zarar Vermek İster. Mesela Samiri Müminlerin Altınlarını Gasp Edip Buzağı Heykelini Yapmıştır.

Münafığın bir özelliği de Müslümanın malına zarar vermesi, sabotaj yönüdür. Müslümanın malına zarar vermek münafık için en hayati konudur. Mesela bak Samiri, Müslümanların mallarını sattırdı. Altına çevirttirdi alçak. Onlar da altından bir şey yapacaklarını zannettiler, götürdüler. Onlara ton hesabıyla, birkaç ton ağırlığında heykel yaptı, buzağı heykeli. Böğüren buzağı heykeli. Ne işine yarar Müslümanların o? Zayi etti, mahvetti gitti yani bütün Müslümanların malını, mülkünü. Verdiği zarardan dolayı da bayağı sevinç içindeydi. Halbuki Müslümanlar sadaka sevabı kazanmış olur, Müslümanlar ondan bir şey kaybetmez. Ne yaptı Hz. Musa (as)? Onu hayra çevirdi. O kadar altını, tonlarca altını mannaya çevirdi. Ki altından yapılan manna en makbul manna. Hem Müslümanlara içirdi. Hepsi uzun ömürlü, sağlıklı, sıhhatli oldular. Güya zarar verecekti.

Pisboğazlığı münafığın çok şiddetlidir. Kuran’da buna çok dikkat çekilmiş. Normalde bıldırcın eti yiyor. Kolesterolü çok düşüktür bıldırcın etinin, yeni öğrenilen bir şey bu. Ve çok faydalı bir et. En düşük kolesterol oranı bıldırcında bildiğim kadarıyla. En düşük kolesterolü olan hayvanlar mesela devekuşudur, bıldırcındır, devedir. Çok ilginç bu. Velhasıl kelam münafık ne kötülük yapsa Allah onu hayra çevirir. Ne yapsa o kötülükte başarılı olamaz.

Samiri o zaman münafık, Müslüman değil. Ama Müslümanların içinde. Kendini Müslüman olarak tanıtıyor. Zekasıyla iddialı. Diyor “Ben derin devleti tanıyorum, Mısır devletini tanıyorum. Mısır kültürünü çok iyi bilirim, Mısır görgüsünü çok iyi bilirim. Mısırlılar gibi yemek yerim. Çatal kullanmayı, bıçak kullanmayı bilirim.” Çünkü Mısır’da Kraliyet ailesi kullanıyordu sadece çatal, bıçak, kaşık falan onlar kullanıyordu. Halk kullanmıyordu. İşte “Soğan kültürünü iyi bilirim, sarımsak kültürünü iyi bilirim.” Sanki makbul bir şeymiş gibi. “Şu değersiz olanı” diyor “değerli olana tercih ediyorlar” diyor Allah. Ama sırf pislik olsun, pisboğazlık olsun. Müslümanları zor durumda bırakmak için. Münafığın özelliğidir. Mesela normal Müslümanların yediği yemeği yemek istemez. İllaki bir pislik yapsın, rahatsızlık versin, Müslümanları zor durumda bıraksın. İşte “Sarımsak isterim.” diyor. Dağ başında sarımsak? Sen deli misin be adam? Ne yapacaksın sarımsağı? “Sarımsak isterim.” diyor. Müslümanları zor durumda bırakıyor. Öyle kilolarla yiyeceğinden değil. Pisboğazlık derken çok yemek anlamında değil. Yiyecekle Müslümanları rahatsız etmek. Ahlaksızlık olsun, mağdur edebiyatı yapsın. Peki sonra? “Soğan da isterim.” diyor bak, pisboğazlığına bak. E sonra? “Acur isterim.” diyor. Sonra “Bakla isterim.” diyor. Orijinallik olsun yani, adilik olsun. Çok güzel işte bıldırcın var. Gayet lezzetli. Vücudun bütün ihtiyaçlarını karşılıyor. Arkasından Allah size, manna denilen helva gibi tatlı yiyecek gönderiyor gökten. Ne kadar güzel. Sabah kalktıklarında bütün arazide kişniş tohumu gibi, küçük böyle beyaz tatlılar. Daha halen açıklanamıyor. Her yer tatlı, bayağı şekerli tatlı. Topluyorlar, kabın içine dolduruyorlar. Habire yiyorlar tatlı. Ve acayip zinde oluyorlar. Yine sabah kalkıyor, yine dolu her yer. Hayret edilecek bir şey yani, Allah’ın hikmeti. Her yer ama kar yağmış gibi. Dolu parçası gibi. Yaprakların üzerinde bitkilerin tertemiz. Hz. Musa (as) diyor ki, “Biraz saklayın, ahir zamanda Moşiyah zamanında Moşiyah da görsün.” diyor. “Bir altın kabın içine koyun, kapatın.” Diyor. O muhafaza ediliyor şu an, o kutsal sandık içerisinde. Hz. Musa (as) zamanındaki o manna, beyaz mannadan. Bak, hayret. O bozulmadan kalacak. Bu mucizedir. Normalde her şey bozulur, ne olursa olsun bozulur. Ama bu bozulmadan kalıyor.

Samiri’nin yanındakiler hep Müslümandılar tabii. Ama tabii esleme tarzında bir kısmı, bir kısmı bozuk adam. Ama yine de biz Müslüman olduklarını kabul ediyoruz, ön kabul olarak. “Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe katlanamayacağız” diyor. Tam münafık üslubu. Münafığı tanımada bu bir usuldür, Kuran’ın usulü bu yani. “Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın.” Mercimekle nasıl uğraşacaksın orada? Mercimek ekilecek, tohumu getirilecek, hasadı yapılacak. Konar-göçerler nasıl olsun? Hz. Musa (as) da “Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz?” diyor. “(Öyleyse) Mısır’a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.” (Bakara Suresi,61) diyor. Bak ne hale getiriyorlar, nasıl zorluyorlar görüyor musun Peygamberi? Hakikaten dönüyor adamlar. Gidip sarımsak, soğan için kendilerini aşağılatıyor, kırbaçlatıyor. Eşek gibi taş taşıyorlar, tonlarca taşları. Sırf sarımsak, soğan için. Münafık pisboğazlığı yani. Halbuki Müslümanlar ne yiyorsa sen de ondan ye. Ne gerek var bu rezilliğe, pisboğazlığa? Tekrar ediyorum pisboğaz derken, bol yemek yemek anlamında değil. Sarımsak soğan zaten çok yenecek bir şey değil. Sırf detay olsun, pislik olsun, Müslümanları rahatsız etmek olsun. Mağdur göstermek için yapıyor, başka bir amaç yok yani.  

Münafığın şeytanla transı apayrıdır. Şeytanla transa geçtiğinde adeta böyle bir şu filmlerde falan oluyor ya, transandantal meditasyon diyorlar. Elini başının üstüne koyar, boşluğa doğru bir bakışı vardır. Münafık da öyle. Şeytanla bağlantıya geçtiğinde, trans haline geçer. Manyak gibidir hatta bazen şaşırır anneler yahut babalar. “Yavrum ne yapıyorsun?” falan derler değil mi? Boşluğa doğru anlamsız gözlerle bakar, saatlerce, dakikalarca. O şeytanla transa geçmesinden kaynaklanıyor. Benliğinin içine şeytan girer, ona vahyeder. Şeytan ona vahyederken o transta insani görünümünü kaybeder. İşte Kuran’da hani “Gözlerinin aktığını, ölüm baygınlığı gibi baktıklarını görürsün” diyor ya. İşte “Gözlerin hain bakışlarını bilir” diyor Cenab-ı Allah. Kastedilen o işte. Kendini kaybeder adeta. Gözünde hiçbir anlam olmaz, boşluğa doğru bakar. Şeytan ona vahyini tamamlayıncaya kadar o devam eder. Şeytan vahyini tamamladıktan sonra o yeni şeytani faaliyetlere başlamak üzere harekete geçer.

Nisa Suresi 142, “Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar.” Ahmak oldukları için sürekli Allah’ı aldattıklarına dair samimi kanaatleri oluyor. “Oysa Allah, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman münafıklar isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar.” Münafık Allah’ı hiç anmak istemez, anılıyorsa da kaçar o ortamdan, dikkatlice bakan bunu hemen görür. Çok sıkılır münafık Allah’ın anıldığı ortamdan. Ama “boş konuşmaları çok severler” diyor Allah. Boş konuşma oldu mu Müslümanları da boş konuşmaya çekmek ister, kendi de boş konuşur münafığın.

 

Münafık Şeytanla Bağlantıda Olduğu İçin Ruhu Sürekli Gergin Ve Rahatsızdır. Bir Türlü Sakinleşmez, Sık Sık Yeni Kargaşalar Oluşturur.

Münafık şeytanla konsantrasyondan dolayı çok huzursuz ve gerilimlidir. Çok sinirleri bozuktur münafığın çok gergin ve huzursuzdur. Şeytan onu sürekli irrite eder. Yeni yeni pislikler rezillikler yapmak için o da şeytani olarak sürekli zekasını çalıştırır acaba ne rezillik yapabilirim ne pislik yapabilirim gibi işte Kuran’da örnekler vermiş. Mesela oturup normal yaşıyorlar bıldırcın etiyle normal yaşıyorlar. Birdenbire şeytan dürtüklüyor sarımsak istiyorum diyor. Baş belası, sarımsağı getiriyorsun o zaman soğan istiyorum diyor. Soğanı getiriyor o zaman mercimek istiyorum diyor. Sırf kargaşa olsun, ahlaksızlık olsun yani öyle çatlayıncaya kadar yiyeceğinden değil Müslümanların vaktini almak, huzursuzluk çıkartmak ve Müslümanları çaresiz konuma sokmaya çalışmak. Amaç bu.

Münafık İslam için hiç gayret etmek istemez ama şeytani bir konuda akıl almaz bir yetenek ve akıl almaz bir çalışkanlığı vardır. Yani hayret edersin gayretine şevkine, kararlılığına. Şeytanın verdiği aktiviteyle muazzam ataktır. Çok seri konuşur, çok seri hareketler yapar, yazı yazıyorsa çok seri yazar. Çok seri konuşur, bir şeyi çok çabuk tamamlar şeytaniyse. Mesela hırsızlık yapacak hemen onu süratle yapar.

Münafıkların kendilerini ele veren alametleri vardır diyor Resulullah (sav) “selamları lanettir” lanet olsun kabilinden selam verir diyor yani kinle selam diyor ama istemeyerek yapar diyor. “Yemekleri gasp ve yağmadır.” Çünkü Müslümanların malını yiyor ama Müslümana saldırıyor yediği yemeğin verdiği kuvvetle. Onun için Allah onu gasp hükmünde görüyor, yağma hükmünde görüyor yani onun günahını onlara bu şekilde yükleyeceğim diyor Allah. “Ganimetleri hile ile kazançtır.” Her şeyi hile ile elde eder. Mesela konuşmasında ki bir bilgiyi, yazdığındaki bir yazıyı yahut elde ettiği bir malı hep hileyle elde eder oyunla. Taktikle elde eder. “Mescitlere aralıklı yaklaşırlar. Camide kılınan namazın sonuna ancak yetişirler.” Namaz kılmak istemezler “kibirlidirler” enaniyetli yani büyük hissi vardır “ne sevilirler ne de severler.” Müslümanları sevmezler Müslümanlar da onları sevmez. “Gece odun gibi sessiz” gece hayvani bir transa giriyorlar o çok manidardır, gece şeytani bir ağırlık gelir münafığa. O trans yüzünden anlaşılır. “Gündüz gürültücüdürler” acayip şamata yapar. Bağırır çağırır Müslümanların Allah’ı anmasını engeller, Kuran’ın okunmasını engeller, İslam’ın yayılmasını engeller. Gürültücü durduk yere mesela “yemek pişti mi?” bağırır, “aşağıya ineyim mi?” bağırır sırf şamata olsun. İmam Ahmed, Bezzar, Cem'ül Fevaid’de bu hadis. 8110.

Yine Resulullah (sav) diyor ki Tırmizi’de Müslim ve Buhari’de bütün sahih hadis kitaplarında var “Münafığın alameti üçtür; konuştuğu zaman yalan söyler.” Kudurmuş gibi yalan söyler münafık ama delice. “Söz verdiği zaman yerine getirmez.” Mesela dürüst olacağım, iyi olacağım, doğru olacağım der, İslam için, Kuran için, Allah için çalışacağım diye, yerine getirmez. “Ona güvenildiği zaman hıyanet eder.” Mesela Müslüman ona güveniyor evini veriyor, imkanlarını veriyor ama mutlaka hıyanet eder. Hainlik yapar alçaklık yapar. Yani verilen imkanı hainlik için kullanır. Bu sahih hadis olduğunu anlıyoruz Buhari, Müslim, Tırmizi, Nesai, Camiu's-Sağir, İmamı Suyuti’de de var. Hadis numarası 25. Bu değişmemiş bir hadis belli.

 

Münafığın Üzerine Şeytan Çöktüğünde Bedeni Adeta Hayvanlaşır. Bakışlarındaki Boşluğa Kuran'da Özel Olarak Dikkat Çekilmiştir.

Münafığın üstüne şeytan çöktüğünde birden hayvana döner çok vahşileşir. Gözündeki o ifadeyi Kuran detaylı olarak anlatıyor Allah. Ölüm baygınlığı geçiriyor gibi. O vahiy anında, şeytandan vahiy aldığında aklını kaybeder adeta. Genellikle gece gelir münafığa vahiy şeytandan. Aklını atar yani ona uzun uzun ertesi gün yapacağı bütün pisliği vahyeder. Üstüne çöker ona da deli enerjisi verir. Deli enerjisi ve deli cesareti verir. Münafık ondan sonra atağa geçer her türlü rezilliğe başlar. Müslümanları rahatsız edecek hayret edecek şekilde bunu bulur münafık. Mesela Müslüman onun dediklerini yapar halleder bitti zannedersin ertesi gün yeni bir kepazelik daha, ertesi gün yeni bir rezillik daha. Ertesi gün yeni bir başka kepazelik daha. Bitip tükenmek bilmeyen bir deli enerjisiyle, şeytanın yönlendirmesiyle münafığın atakları bitmez. Mesela Hz. Musa (as) zaten beladan kurtulmuş onlar da beladan kurtulmuşlar, Firavun’un şiddetinden kurtulmuşlar büyük nimet bir aradasınız müminsiniz, namaz kılıyorsunuz, rahatça yaşıyorsunuz, Allah’ı anıyorsunuz, Allah bıldırcın indiriyor ne güzel birlikte yaşayın. Azgın, rahat durmuyor. Mesela Cenab-ı Allah diyor bir sığır kesmenizi emrediyor diyor ne kadar güzel al bir sığırı kes pişirin yiyin. Değil mi? Oradakilere de dağıt birçok insan memnun olacak. Bir güzellik bir ibadet illa çakallık yapacak şeytanın ifasıyla gece onlara vahiy geliyor münafıklara “nasıl bir sığır?” diyor. Herhangi bir sığır diyor işte. Olmaz diyor bize detaylarını anlatacaksın, anlatıyor yine olmadı diyor. Yine detay istiyorum diyor. Bak yine vahiy geliyor Hz. Musa (as)’ya açıklıyor yine detay istiyor. Detay detay detay detay. Allah diyor ki “neredeyse yapmayacaklardı” diyor. Münafık Müslümanı böyle zor duruma sokmak onu faaliyetlerinden geri bırakmak için sürekli detaylı konular çıkartır. Şeytani bir yetenekle. Ve önü sonu gelmez bu yeteneğin hayret edecek şekildedir bu. Muazzam bir şevkle bunu yapar. Ve şeytani bir uyanıklıkla yapar mesela bak orada adam ne diyor? “Sığırlar birbirine benzer” diyor. Bakan da pek anlayamıyor çok şeytani bir zeka kullanır. Öbürü daha da beter, diyor ki “Hz. Musa” diyor “normalde bu dine mensup diyor buzağıya tapıyordu” diyor “unutmuş” diyor “başka bir açıklaması yok bunun” diyor. “Şimdi onun ilahını ben yeniden yaptım” diyor “o da tapacak siz de tapacaksınız” diyor. Adamların cahilliğine bak ki ona uyuyorlar. Ne kadar tehlikeli bir ortam.

Hz. Musa (as)’ı, Peygamber’i hep akli yetersizlik içinde görmek istiyorlar. Hz. Musa (as)’ya hem deli diyorlar haşa hem de unutkan olduğunu söylüyorlar. Unutabilir, her insan unutabilir. Bin bir türlü ümmetin her türlü konusu aklında ufak tefek şeyleri unutuyor olması beynini dinlendirir. Senin bomboş şeylerini dinleyecek hali yok. Hiçbir amacı olmayan şeyleri niye dinlesin? Ve onları niye hafızasında tutsun? Niye hafızasında tutmaya mecbur olsun? Unuttu diyor. Unuttu dediğin senin ne? Sapıkça şeylerden bahsediyorsun sen. Firavun’un dinine mensuptu diyorsun unuttu diyorsun bu çok ahlaksızca bir iftira. Unutulacak bir konu değil ki zaten öyle bir imanı yok ki onu unutsun. Hz. Musa (as) gibi akıllı imanlı muttaki bir mümin puta inanacak hali yok. Peygamber o değil mi? Ululazim bir Peygamber. Bak unutmadığı halde bildiği halde, her şeyi bildiği halde böyle bir konuda unuttu diyor. Onu unutmayla alakası yok onu zaten kabul etmiyor. Asla kabul etmeyeceği bir inanç. Böyle bomboş gereksiz şeylerle Müslümanları zor durumda bırakmaya çalışır münafıklar. Çeşitli işte yok kaşı şöyle yok gözü böyle. “Ayağını şöyle yana attı. Bacağını şöyle kenara tuttu. Kafası şöyle, gözü böyle.” Müslümanlarla sürekli uğraşır münafık. Kendini sürekli yüceltir. Kendinin nasıl üstün olduğunu, nasıl iyi olduğunu, nasıl akıllı olduğunu. Müslümanın da nasıl eksik ve nasıl yanlış olduğunu vurgulamak ister. Halbuki asıl münafıkların kafası boş oluyor. Allah asıl onları akılsız yaratıyor. Muazzam ahmaktır münafıklar. Müslümanlar son derece akıllılar.

 “Münafık iki topluluk arasında kah birine kah öbürüne yanaşan hayvan gibidir” diyor rivayette. Bir oraya gidiyor bir oraya gidiyor. Bir Müslümanlardan gibi davranıyor. Bir küfürden yana gidiyor.



DEVAMINI GÖSTER