Sayın Adnan Oktar'ın Yeni Açıklamaları (3 Eylül 2016; 08:00)

CEHENNEM EHLİ ÖLÜ VARLIKLARDIR

Cehennem ehli, onun sırrını kapalı olarak söyledim.  Cenabı Allah diyor ki “Onlar ölüdür”, bayağı açık söylüyor aslında da insanlar anlamıyor. Cehennemde yananlar ölüdür. Taş yanması gibi. Allah ayette “yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının” şeklinde buyuruyor. Oraya giden insanlar da öyle. Yakıtı insanlar oranın da yine, ölüdürler. Dolayısıyla şuur sahibi aklı açık bir insanın, samimi bir insanın cehenneme gitmesini Allah imkansız hale getirmiştir. Şuuru açık samimi bir insana cehennem haramdır. Ama mümin görür tabii. Yananları, bağıranları hepsini görür. O cennetin kıymetini artırıyor. Cennette yaralanma yok, hastalık yok, kovalamaca yok, hapis yok, polis yok, işte darbe yok, hiçbir şey yok. Allah bunu hususi yapıyor özel yapıyor ki dünyayı huzursuz etsin de, insanlar ahireti istesinler diye.

 

BU İMTİHANDA EN BÜYÜK HATA ALLAH’IN SANATINI BİLMEMEK OLUR. BUNA ÇOK DİKKAT ETMEK LAZIM

İnsan Allah’ın sanatını unutmaya meyyaldir. İnsan unutkanlıkla maluldür. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler, unutma eğilimi çok yüksektir. Mesela bir yapraktaki akıl, bir ottaki akıl insan aklının milyarlarca misli. Yapraktaki hücrenin aklı insan aklıyla kıyaslanacak gibi değil. Nefes kesecek bir akıl vardır. Sokakta mesela geziyoruz elimizi yerin tozuna sürsek, biraz toz alsak mikroskopta incelesek aman Allah’ım milyarlarca bakteri. Virüs, mantar çeşit çeşit. Bir büyütüyoruz muazzam bir hücre yapısı, muazzam bir akıl ve muazzam üreme kabiliyeti.

Tabii Allah’ın sanatı çok heybetli. İnsanlar biraz düşündü mü korkuyorlar bu sefer. Fazla da düşünemiyor bak o da çok acayip. Bazıları “Fazla düşünmeye gelmez” diyor. Halbuki hiçbir şey olmaz. Allah düşüneceğimiz gibi yaratmıştır bizi. İmtihan devam edecek. Olaylar yine devam edecek, büyük olaylar.

 

CENNETİN SÜSÜ AŞKTIR. ZAYIF AŞK ZAYIF SÜSTÜR. YÜKSEK AŞK İÇİN YÜKSEK ACI, YÜKSEK ÇİLE GEREKİR

Tatlı imtihanın acı olur sonu. Acı imtihanın sonu da tatlı olur. Hafif imtihan beklemesinler, ahir zamandayız. Hafif imtihan demek hafif cennet demektir. Hafif aşk demektir. Allah yüksek aşkı istiyor. Ne kadar şiddetli ise imtihan aşk da o kadar yüksektir. Çünkü Allah sonsuza kadar o aşkı görmek istiyor, yaşanmasını istiyor. Kulun yaşadığı aşkı Allah da yaşar. Aynısıyla bilir. Öbür türlü madde kalır geriye. Cennetin köşkleri, dereleri olur akar. Köşkler de durur. Oralar aşk ile süsleniyor. Cennetin süsü aşktır. Zayıf aşk zayıf süstür. Yüksek aşk için yüksek acı, yüksek çile gerekir. Yüksek risk ve yüksek tehlike gerekir. Bunun dışında mümkünü yoktur. Çilenin yüksekliği ile doğru orantıdadır. Sonsuza kadar o aşk ile o insan yaşar. Sonsuza kadar yaşanacağı için Allah imtihan süresi de zaten kısa, çileyi güçlü tutar. Çileye itiraz olmaz. Aşk ehliysen çok yüksek bir aşka sahipsen şiddetli imtihan senden ayrılmaz. Onu istememen diye bir şey olmaz. Yüksek aşk, yüksek çileyle beraber hareket eder ama basiretin ferasetin kapalıysa, aklın kapalıysa, aşkın cılızsa imtihanın da cılız olur zaten. Güçsüz bir imtihan olur.

Allah’ın sanatını tabii çok iyi takip etmek lazım. Anlatımını akılcı yapmak lazım. Öğretmen edası ile anlatmak değil de hayret makamında anlatmak lazım. Şaşkınlıktan şaşkınlığa, hayretten hayrete düşerek.

 

KABADAYILIK ALLAH'IN SEVDİĞİ BİR GÜZELLİKTİR. BİZ PEYGAMBERLERİ VE SALİH MÜMİNLERİ HEP ÇİLELERİ İLE SEVERİZ

İnsanın fıtratında var mesela destan adamları hep şanlı geçmişi ile sevinç ile anılır. Yusuf (as) dedin mi hep hapis akla gelir. Halbuki hayatında belirli bir dönem, yedi yıllık bir dönem yaşamış. O dönemler akla gelmiyor. Sadece o hapis dönemi ile o seviliyor. Mesela Hazreti Ali (ra) dedin mi hep kabadayılığı esastır. Hep kabadayılığı akla gelir. İşte o Hayber’in kapısını sökmesi, on yedi yerinden yaralanması o akla gelir. Mesela on yedi yerinden, bir yerinden yaralanmanın verdiği sevinç ayrı, on yedi yerinden yaralanmanın verdiği sevinç ayrı. On yedi yerinden yaralandığı için büyük bir coşku ile seviyoruz. Bir yerinden yaralandı deseler ona ait bir sevinç olurdu. Ama on yedi yer demek tam kabadayı delikanlı demektir. Hayber Kalesi’nin kapısını sökmesi o meydana gelen adrenalin, sevgi muazzam. Mesela Hazreti Ebubekir (ra) o devrin trilyoneri. Yani binlerle devesi falan var. On binlerce koyun, öyle çok zengin. Bütün mallarını Resulullah (sav)’a veriyor tamamını. Beş kuruşu yok. Hepsini veriyor yani. Zerre endişe etmiyor benim malım mülküm kalmaz, ne olur falan demiyor hiç. Zenginlikteki itibarım kalmaz da demiyor. Fakir bir insan oluyor. Bütün malını mülkünü veriyor. Hazreti Ebubekir (ra) de mesela yaşlı haline rağmen kabadayıdır. Bilinmez o kadar.

Mesela Hz. Musa (as) hep çilesi ile Kuran’da Allah hep çilesini anlatır, rahatlığını hiç anlatmıyor dikkat ediyor musunuz? Hep çilesi anlatılır. Bir tek Hz. Süleyman (as)’ın rahatlığı anlatılır. Hep çile hep çilesi, çünkü çilesi ile biz onları seviyoruz. Hz. Süleyman (as)’ı da akıllı ve nüktedan olması ile çok seviyoruz. Şakacı, akıllı ve nüktedandır. Mesela Hazreti Hamza (ra) da ünlü kabadayılardandır. Kabadayılık hep Cenabı Allah’ın sevdiği bir güzellik. Mesela Eyüp (as); yani bir insanın ona tahammül etmesi mümkün değil. Muazzam çile çekiyor. Felaket felaket üstüne bela bela üstüne hiç çıtını çıkartmıyor. Sadece zikredemeyecek hale geliyor Allah’ı, “Ya Rabbi seni zikredemeyecek hale geldim bana medet” diyor. Zikredebilmek için. Allah bak nasıl seviyor Hz. Eyüp (as)’ü? Çünkü aşkın adeta kitabını yazmış. Aşık öyle olur. Ne oldu bak ondan sonra kaç nesil geçti değil mi? Sabrına karşılık. Hasan (ra), Hüseyin (ra) mesela onlar Kerbela’da gösterdikleri yiğitlik kabadayılık. O çile, Allah onları aç ve susuz imtihan etti. Şahadet ile imtihan oldular.

 

HER GÖRDÜĞÜMÜZ GÖRÜNTÜ GERÇEK DEĞİLDİR. BU ALLAH'IN BİR SIRRIDIR

Senin beyninde her gördüğün görüntü gerçek olmaz.  Senin üstündeki perde kalksa var olanlarla olmayanları bir görsen ‘Aa ne kadar azmış’ dersin. Birçok varlık sana varmış gibi gösterilir. Bu bir sırdır yani ledün ilminin sırrıdır hatta ayette ona dikkat çekiliyor “Size çok gösterildi” diyor.  Çok olmadıkları halde çok gösterildi diyor. Bu Allah’ın bir uygulamasıdır, dolayısıyla sen bebeğin imtihan olduğunu düşünüyorsun, bebek zaten imtihan olmaz. Bebek vildan olur ahirette ve o olayı da hiç kimse hatırlamaz ama tabii vildan olunca da belirli bir şuur boyutunda olmuş oluyor. Cehennemde mesela feryat edenler var bas bas bağırıyorlar sonsuza kadar ama ölü. Fakat sen onu bilemeyeceksin hiçbir zaman için. Kuran sadece ona işaret etmiş.

 

HZ. ALİ'YE MEHDİ ONUN SOYUNDAN ÇIKACAĞI İÇİN ARSLAN LAKABI VERİLİYOR

Arslan mesela arslan sembolü Mehdi (as)’yi temsil eder. Resulullah (sav) Allah’ın arslanı diyor Hz. Ali (ra)’ye çünkü Mehdi (as) onun soyundan çıkacağı için, Mehdi (as)’nin lakabı da arslan olduğu için Hz. Ali (ra)’ye Allah’ın arslanı diyor.

 

MÜNAFIKLAR SÜREKLİ MENFAAT HESABI YAPARAK YAŞAR

Münafık hakikaten muhasebeci gibidir. Düşünür taşınır, düşünür. Müslümanların yanından gidiyor, yine muhasebe yapıyor; "Acaba geri mi dönse yoksa küfürden yana mı olsa?" Bir de onların o nekahat devresi vardır, münafıkların içe kapalı. Ne küfre gidiyor ne Müslümanların yanına gidiyor. Yalnız kalır böyle bir manyaklık dönemi vardır. Sonra sapıtır yine küfre gider. Sonra Müslümanlara saldırmayı düşünür. Yani öyle bir cinnet halindedir münafık.



DEVAMINI GÖSTER