Sayın Adnan Oktar'ın 29 Mayıs 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 29 Mayıs 2017

 

(Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde AK Parti’nin ilk Merkez Karar Yürütme Kurul Toplantısı gerçekleştirildi ve ardından Parti Sözcüsü tarafından Sayın Erdoğan’ın  A takımı olarak nitelenen yeni Merkez Yürütme Kurulu açıklandı. Buna göre Genel Bakan Vekili Sayın Binali Yıldırım, Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Genel Sekreter Abdülhamit Gül, Genel Başkan Yardımcıları ise Hayati Yazıcı, Mustafa Ateş, Ahmet Sorgu, Mehdi Eker, Öznur Çalık, Erol Kaya, Vedat Demiröz gibi isimlerden oluştu.)

Hayırlı uğurlu olsun. Ama orada tabii mühim olan merkezdeki şahsa çok iyi destek sağlamak. Ondan gerisi sorun değil. İnsanlar gelir gider değiştirirsin şu yapar bu yapar. Ama baştaki merkez çok önemlidir baş. Yani Tayyip Hoca onun desteklenmesi hayati. Ondan gerisinde sorun çıkmaz. Başsızlık, İslam alemini mahveden başsızlıktır. Baş oldu mu sorun olmaz.

 

Gülen Örgütü İngiliz Derin Devletinin Kullandığı Araçlardan Biridir

Bu adamlar vazgeçmez Fethullah Gülen örgütü. Çünkü Fethullah Gülen örgütünü İngiliz derin devleti destekliyor. İngiliz derin devleti demek Avrupa demektir. Avrupa’nın bütün ülkeleri demektir. Amerika demektir, Almanya demektir. Hatta işte Pakistan, Hindistan falan demektir. Bazı Türki devletler de bu işin içindeler. Ama halkı çok kızdırdılar Fethullah Gülen cemaati yani o bilmişlik, tepeden bakma halkın en nefret ettiği konulardan birisi budur. Yani milleti adam yerine koymamak. O yüzden halk aralarında itibarları olmadı. Küçük bir yapılanma olarak yüzde sıfır virgül iki büyüklüğünde bir yapılanma oluştu. Bu yapılanmayla devleti ele geçirmeleri mümkün olmadığı için komünistlerin yöntemini kullanmaya karar verdiler. Yani PKK’nın yöntemiyle devleti ele geçirme. Şiddet kullanarak. Marks’ın, Lenin’in, Stalin’in görüşünü benimsediler. Azınlıkla şiddet kullanmak. Ama bunu devletin silahlarıyla yapmaya kalktılar. Beceremediler işin doğrusu. Kendilerini batırdılar.

 

Müzik Helal Dans Helal Resim Heykel Helal... Boş Yere İnsanların Üzerinde Baskı Kuruyorlar

Normalde insanlar rahat yaşaması lazım. Gereksiz insanlara baskı yapıyorlar. Müzik helal, dans da helal. Orucumuzu tutalım, namazımızı kılalım, dans da olsun, müzik de olsun, resim, heykel de olsun. Hayatı cehenneme çevirmenin bir alemi yok. Bir akıllı bir taş atıyor, yüz akılı çıkaramıyor. Ya yok öyle bir şey. “Ramazanda müzik dinlenmez” diyor. Nereden çıkardın? Yüz yıl adet gidiyor kardeşim. Adam diyor ki günün birinde “Ramazan ayında mübarek ayda müzik olmaz” diyor. “Öyle mi ya?” diyorlar. Bütün imparatorlukta uygulanmaya başlıyor. Nereden çıkardın? “Kafamdan çıkardım” diyor. Kuran’da var mı öyle bir şey? Yok. Niye dünyayı cehenneme çevirmeye kalkıyorsun? Müzik olsun, hareket olsun, canlı olalım. Bizim gençliğimiz dinamik, çok canlılar. Allah’a şükür ben gençlere bakıyorum hiçbiri öyle bağnazlığa prim verecek gibi değiller. Hep modern, dışarıya çıkıyorum hep modernler. Dindar gençlerin de hepsi modern, yani hep bizim çizgimizde. Düğünlere falan bakıyorum hep bizim çizgimizde. Başörtülü genç kızlarda da bakıyoruz, yani büyük bir bölümü o çizginin içerisindeler. Müzik de dinliyorlar, eğleniyorlar da ve yani kafa değişiyor. Buna eğer “evet” denirse bu sistem bizi yutar, gelenekçi sistem. IŞİD’e kadar olay dayanır. Yani bunun son noktası IŞİD’dir. Onun için bu sisteme karşı akılcı tavır konması gerekiyor.

 

Ramazan'da Helaller Haram Olmaz, Haramlar Helal Olmaz

Ramazan neyi değiştiriyor? Yani neden Müslümanlık mı değişiyor? Helaller haram mı değişiyor? Mesela “Ramazanda müzik olmaz” diyor. “Dans olmaz.” Ya kardeşim müzik dans haramsa ömür boyu haramdır. Ramazanın getirdiği bir haram yok. Ramazan yeni yeni helaller de getirmez, haramlar da getirmez. Mesela adam rakı içiyor her akşam. Ramazan geliyor “ben içmem” diyor. Niye? “Haram da onun için” diyor. Peki öbür aylarda haram değil mi? Yok, orada gönlü çok rahat. “Ramazanda haram olur” diyor. Yani kendi kafalarına göre din anlayışı çıkartmışlar. Eğlence de olur, denize de girersin, her şey yaparsın. Yeter ki namazını kıl, yeter ki orucunu tut, farzlar yani Allah’ın emirlerini yerine getir. Ondan geri insanların uydurduğu haramlara uyma. İnsanların uydurduğu dine uyma. O sahte din şirk dini olmuş olur. Yani Allah’ın haram kılmadığını sen kendine haram kılarsan şirk dini yapmış olursun. Şirk dinine uymuş olursun. Yani müşrikler kendi kafalarına göre Allah adına helaller haramlar oluşturuyorlar. Allah diyor ki şeytandan Allah’a sığınırım ayette; “Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin.” (Nahl Suresi, 116) “Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?” (Kalem Suresi, 36-37) diyor Allah. “Ne zaman onlara: “Allah'ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar: “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız” derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?”  (Bakara Suresi, 170) diyor Allah. Adam; evet, ben yine uyacağım” diyor. Böyle din anlayışı olmaz.

 

(“Hakkımı helal ediyorum” düşüncesi Kuran’da var mıdır?” Sorusuna cevap)

Adam densizlik yapıyor. Diyor ki; “Ben hakkımı helal etmiyorum bana şunu yapmazsan.” Mesela annesi diyor ki; “Namaz kılarsan sana hakkımı helal etmem” diyor. Yahut “Müslümanlarla görüşürsen annelik hakkımı sana helal etmem” diyor. Böyle hak iddiası olmaz. Yani bunun bir geçerliliği de olmaz. Ama adamın malını gasp etmiştir, adam şikayetçidir. Tamam, burada o haram bir işlem olduğu için, haram bir fiil olduğu için karşılığı ahirette ondan sorulur. Ama münasebetsiz bir şeyse bu olmaz. Yani yanlış bir şeyse bu olmaz. Mesela gece kulübünde adam şarap içiriyorsa gece kulübüne gitmesi olmaz, yani gidip şarap içecekse. Gece kulübünde fuhuş varsa haram fiiller varsa bu olmaz. Ama gece kulübünde meşrubat içiyor, eğleniyor, müzik var, hiçbir mahsuru yok. Yani haram ve helale göre olay değişir. Yani helal eylemler varsa hiçbir şey olmaz. Haram fiiller varsa olur.

 

En Muhteşem Gerçek Sanatçı Allah'tır. Allah Sanatıyla Dünyayı Güzelleştirir

Sanat demek sevgi demektir, sevgi demek sanat demektir. Sanat yoksa zaten sevgi de yoktur, güzellik de yoktur, estetik de yoktur, hayatın anlamı da yoktur. Sanat hayatın kendisidir. Allah’ın kanunudur, en güzel kanunudur. Sevgi ve sanat iç içedir. Mesela Allah insanı sanatla yaratır. Çocukları sanatla, kelebekleri, kuşları, böcekleri, çiçekleri, hepsini sanatla yaratır. Bir renk cümbüşü vardır. Renk uyumu vardır, mükemmellik vardır. Estetik vardır, altın oran vardır. En muhteşem gerçek sanatçı Allah’tır. Sanatçıları yaratan da Allah’tır, sanatçının sanatını yaratan da Allah’tır. Dünyadaki gerçek tek sanatçı Allah’tır. Sanatıyla dünyayı güzelleştirir, hayatı güzelleştirir. Sevmeyi ve sevilmeyi öğretir. Ruhumuzu da sanatla yaratmıştır. Ruhumuzu sevgiyle donatmıştır. Sevmeyi öğretmiştir ruhumuza. Aklımızı sanatla yaratmıştır. Bedenimizi sanatla yaratmıştır. Her yerde sanat vardır, Allah’ın sanatı vardır. Dolayısıyla Türkiye’de sanata tabii o kadar önem verilmemesinin nedeni Darwinist, materyalist eğitimdir. Darwinist, materyalist eğitim insanların hayatını adeta gayesiz görmelerine sebep oluyor.

 

Allah Bazı İnsanları Sadece Görüntü Varlık Olarak Yaratmıştır, Diri Değildirler

Gerçek insan azdır. Ölü çoktur dünyada. Ölü çok fazla vardır. İmtihan olması için ölü çok yaratılır. İnsanlar da ölülerin çoğunu hepsini hemen hemen diri zannettikleri için onlarla kendilerini kıyaslayarak bazen gaflete düşerler. Mesela Allah’ı inkar edenleri görür, dini yaşamayan, namazını kılmayanları görür “ben de kılmasam ne olur? Çok fazla yapan var hep birlikte yapmıyoruz” mantığına gidebilir. Ama Allah’ın ruhunu taşıyan anlar ki özel bir görüntü gösteriliyor o görüntülerden etkilenmez. “Halkın çoğuna uyarsan” diyor Allah ayette “seni dalalete düşürürler” diyor. Bu ne demek? Ölülere uyarsan mahvolursun. Dirilere uyacaksın. Diriler de Kuran’ı anlar, Allah’ı sever ve Allah’a yakın olurlar. Ve sayıları azdır tabii.

 

İnsanların Bir Kısmı Çıkarlarıyla Çatıştığında Çirkinleşir, Yalan Söyler, Oyun Oynar

Allah’tan korkmayan insan pervasız oluyor, münasebetsiz deli tıynetli olur, çıkarıyla çatıştığı zaman vahşileşir, çirkefleşir, gözü döner, kendi egoist pis çıkarları için alçakça planlar yapar. Pis ataklar yapar. Karşı tarafı huzursuz etmek ister, yalan söyler, oyun oynar, komplo yapar. Bütün aklı fikri kendi çıkarı, kendi nefsani aşağılık istekleridir onu elde edinceye kadar kahpece eylemler yapar. O da Müslümanları aklı başında insanları tabii ki rahatsız eder o yüzden de insanlar bu tip insanlara güvenmezler. Ama müminse, muttakiyse, temiz, iyi niyetliyse, samimiyse güvenir öyle bir şey olmaz. Samimi bir insan, dürüst bir insana Allah güven duygusu verir. Ama ahlaksız alçak bir insanda pis bir elektrik olur yani bir iblis gibi, bir şeytan gibi onun pis bir kokusu pis bir elektriği olur Allah onu müminlere hissettirir. Yani elli kilometreden bile anlarsın. O bir altıncı histir işte bu bir mucizedir. Bu anlaşılır müminler tarafından anlaşılır.

 

Herkes Allah'ın Varlığının Farkında Ama İnsanlar Asıl Olarak Samimiyet Arıyor

Müslümanlık bilinmiyor değil. Herkes Allah’ın farkında, herkes Müslümanlığın farkında. Helaller haramlar karmakarışık değil. Domuz eti yemeyeceksin, şarap içmeyeceksin, zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, hırsızlık yapmayacaksın, Allah adına kesilmemiş yiyecekleri yemeyeceksin, kumar oynamayacaksın, ölü eti yani leş yemeyeceksin o kadar. Yani din, İslam anlaşılmayacak gibi değil. Namazlarını kılacaksın ve Allah’ı çok seveceksin. Karmaşık değil. Onun dışında bütün sorun samimi Müslümandadır. Adam bir çıkıyor sanki cennetten gelmiş, cennetin kralı gibi. Yani üst perdeden, halkı böyle aşağılayarak, Arapça bilmediğini bilerek, idğamlı, galgaleli, şeddeli konuşmalarla Arapçayla insanlara bir şeyler anlatıyor ve çokbilmiş bir üslupla “Ben cennetin ustasıyım, cennetin çok iyi bilen bir elemanıyım sizi aydınlatıyorum. Siz batacaksınız, mahvolacaksınız ben size orada yol gösteriyorum” mantığındalar. Öyle değil. Samimi Müslümana insanlar alışık değil. Yani nadir oluyor. Samimi dini anlatana pek müştak değil insanlar. Bizde görüyor, ben mesela enaniyet yapmıyorum, poz yapmıyorum. Diyorum, “Ben cahil bir insanım, bilgisizim, halktan bir insanım, benim bir vasfım yok. Cennete de girebilirim, cehenneme de girebilirim. Evliya değilim” diyorum. Adam bunu diyebiliyor mu? Diyemiyor. Mesela bir tarikat şeyhi çıkıp “Ben cennete de gidebilirim, cehenneme de gidebilirim” diyemiyor. Cennetlik olduğunu anlatıyor, vurguluyor, hissettiriyor. Bazıları için söylüyorum. Ve üst perdeden konuşuyor. Yani böyle ilahi bir varlıkmış gibi sanki bir peygamber gibi konuşuyor. Müslüman mütevazi olacak. Allah’tan korkacak. Mazlum, herhangi bir insan olduğunu hissettirecek.

 

Duygusallık Tehlikelidir. İnsanın Aklı Başında Olmasına Engel Olur

Duygusallıkta aklı başında konuşamazsın, aklı başında düşünemezsin. İntihara kadar götürebilir Allah esirgesin. Cinayete sebep olabilir duygusallık, boş vermişliğe sebep olur, aklı gider, dengesizleşebilir. Yani her yönden riskli. Daima akılcı olmak lazım. Allah’ı hiç bırakmamak lazım. Duygusallık demek Allah’ı bırakmak demektir. Yani sarhoş gibi bir dünya, melankoli falan çok tehlikelidir. Buna hiç yanaşmasınlar. Gelenekçi Ortodoks hocalar gelenekçiliği teşvik ediyorlar. İşte “Ağlayın, üzülün, kaval sesi dinleyin, böyle hüzün içerisinde yaşayın” yani bir şizofren ruha doğru çekmeye çalışıyorlar insanları. Öyle bir şey ok. Dinamik, canlı, dopdolu bir hayat vardır ve sürekli Allah’la bağlantı halinde zinde bir ruh vardır.

 

Yaratan Da Öldüren De Allah'tır. Beden Ve Ruh Allah'a Aittir

Bir kere yaratan, öldüren, alan tamamen Allah. Yani o beden ve ruh tamamen Allah’a ait. Orada sahiplenmeden kaynaklanıyor yani ilahlık iddiasından kaynaklanır o. Mesela bir baba, kızı vefat ediyor “Kızım öldü” diyor. Kızını kim yarattı, bedenini? Allah. Ruhunu kim yarattı? Allah. Sen neyini yarattın? Hiçbir şeyini. Nereden çıkıyor bu o zaman? Yaratırken sana sordu mu Allah? Yok. Alırken sana niye sorsun? Ve aldığı yer daha güzel, daha hayırlı olduğunu bildiğin halde neden rahatsız oluyorsun? Ayrıca sen de gideceksin. Allah’ın yaptığını beğenmiyor musun, o anlamda mı diyorsun, ne anlama gelir? Çok yanlış bir şey. Mümin bir kardeşi vefat ettiğinde ancak bundan sevinç duyar. “Allah gani gani rahmet etsin. İnşaAllah biz de onun yanına gideriz” der. “İnşaAllah cennette kardeş oluruz” der. Burası çilenin, zorluğun olduğu bir yerdir.

 

(“Peygamberlerin fizik olarak güçlü yaratılmalarının sebebi nedir?” sorusuna cevap)

İnsanlar bazen saldırgan oluyorlar. Ve güçten etkileniyorlar. Hem saldırganlığı caydırır hem de güçten etkilenmeleri onların daha itaatli olmalarını sağlar. Mesela zenginlik, bedeni güç, dinçlik bunlar insanları çok olumlu etkiler. Mesela Mehdi (as) ileri yaşlarda olmalarına rağmen genç görünümlüdür niçin? Allah o eğlensin diye yaratmıyor, İslam alemine faydalı olsun diye o yaratılır. Nefsani olarak yapılmaz bu. Müslümanların kuvveyi maneviyesi güçlensin diye yapılır. Mesela Peygamberimiz (sav) simsiyahtı saçları gerçi boyuyordu ama bayağı dinçti dökülmedi saçları hiç. Sakalı saçı simsiyahtı ve bebek cildi gibiydi cildi. Altmış üç yaşında Hakk’ın rahmetine kavuştu ve çocuk masumluğu vardı çocuk yüzü vardı Peygamberimiz (sav)’in yüzünde. Çocukluğundaki yüz hiç gitmedi yüzünden. Niçin? Müminlere kuvveyi maneviye olsun, destek olsun, müminler mutlu olsun. Mesela sakatlık vermedi Allah. İstese verirdi kolu kopabilirdi bacağı kopabilirdi. Yapmadı Allah.

 

(“Ramazanda insanların bu kadar rahat yemek yemelerine karşı ne düşünüyorsunuz?” sorusuna cevap)

İman zafiyeti varsa Allah’a inanamıyorsa yemek yememek diye bir şey olmaz onun için. Yemek önemli bir içgüdüdür o insanlar için. Asla kabul etmez açıkça yer. Dine karşı bir kısım insanlarda gelenekçi Ortodoks sistemden kaynaklanan bir öfke meydana geldi. İşte “kadınları dövün, cehenneme dolacak kadınlar” diyor, “kadınlar ne derse aksini yapın” diyor. Buna benzer sözlerden dolayı insanlarda bir dine karşı bir önyargı oluştu. Fazla da araştırmadıkları için, sevgisiz yetiştirildikleri için din konusunda pasif ve güçsüz oldular. Bir kısmı Darwinist, materyalist sistemin güçlü dayatması sonucunda Darwinist eğitim sonucunda Allah’ı inkar etme noktasına geldi. Öyle bir insan Darwinist, materyalist bir insan oruç tutmaz. Bir de şöyle oluyor; adam Hristiyan olabilir Musevi olabilir tutmaz. Budist oluyor bazen tutmayabilir. Veyahut hastadır böbreklerinde, karaciğerinde veyahut tansiyonunda problem vardır tutmuyordur. Gençlerde de hastalığa rastlanıyor birçok insan, kadınlarda falan da çok rastlanıyor. Veyahut ay hali oluyor kadının kaldıramıyor. Bitkinleşiyor ve oruç tutmuyor. Onların takibi yapılamayacağına göre hüsnü zan etmek lazım. Hasta olabileceğine ihtimal vermek lazım.

 

Karşısındaki İnsanın Onuruna Saygı Duyan Bir İnsan Aldatmaz, Yalan Söylemez

Allah korkusu, Allah sevgisi olması lazım. Allah’ın tecellisi olarak görmesi lazım karşısındaki insanı. Onun namusuna, onun asaletine, insanlığına, onuruna çok değer vermesi, saygı duyması, gözünde yüce görmesi lazım. Onu üzmekten de çok kaçınması gerekir. Onu üzmeyi kendine yapılmış büyük bir felaket gibi görmesi lazım. Çünkü insan sevdiğini üzüyorsa kendine bin misli azap vermesi gerekir. Ona birse kendine bin olur. Çünkü sevdiğin üzülüyor bu olacak iş değil. İnsan sevdiğini üzmemek için çok özenli olur dolaysıyla aldatmayı bırak kötü söz de söylemez yanlış bir şey de yapmaz içi dışı bir olur. Zaten içi dışı bir olanın da samimiyetinin güzelliği yüzüne vurur. Kadın öyle bir varlıktan çok hoşlanır çok beğenir.  

 

Sosyal Adaleti Refahı Ve Huzuru Sağlayacak Manevi Bir Anayasa Gerekir

Anayasa olmadığında yani manevi bir anayasa olmadığında insanlar istediği gibi hareket eder. Köpeğini adam ilahlaştırabilir, annesinden babasından da önemli görebilir. Veyahut köpekten nefret edip hayvanı boğmaya kalkabilir, kafasını kesmeye kalkabilir. Her şey olabilir. Anaysa işte Allah korkusu, Allah sevgisinden kaynaklanan Kuran olması gerekiyor. İnsan ruhunun anayasası. Ahlak anayasası. Merhamet, şefkat ve asalet, onurun, namusun bir anayasası olması lazım. Bu olmadığında insanlar her biri bir yana pervane gibi savrulur. Biri bir yana gider biri bir yana gider. Ve kimse kimseye karışamaz. Adam der ki sana ne der. Neye göre böyle olması gerekiyor dese ne diyeceksin? Yani bu neye göre? “Ben hayvana acırım insana acımıyorum” der. “Olur mu ya?” diyeceksin işte orada senin bir delil göstermen lazım. Delil göstermen için imana dayalı, Kuran’a dayalı bir açıklama yapman gerekiyor. Ortak bir iman noktan olması lazım. Ortak iman noktası yoksa eleştirin havada kalır etkili olmaz.

 

(“Neden herkes kendini bu kadar çirkin görüyor?” sorusuna cevap)

Ben ona şaşıyorum kadınlarda bilhassa çok yaygın görüyorum. Erkeklerden pek bilmiyorum var mı yok mudur? Nadir bilgi alıyorum o tarz. Ama hanımlarda çok yaygın görüyorum dışarıdan tanıştığım hanımlarda falan görüyorum. Çok gereksiz şeylere kafa takıyorlar ama şöyle oluyor kadınlar ve erkekler bir kısmı çok zalim, vicdansız ve merhametsiz oluyorlar. Karşısındaki insanı üzmekten zevk alıyorlar. İnsanların böyle bir kompleksi olabileceğini yakaladıkları için hep o noktadan onlara yaklaşıyorlar. Mesela bir kulağı biraz daha büyük oluyor ama nefis varlık, bütün dikkatini ona veriyor. “Allah Allah” diyor “bu nasıl oldu? diyor. “Bunu ameliyat ettirmeyi düşünmedin mi?” diyor. “Hep aklım ona takılıyor” diyor. Sırf ahlaksızlık olsun onu bunaltmak için. Halbuki hiçbir mahsuru yok aslında yalan. Mesela ayak parmaklarından bir tanesi biraz daha uzun oluyor “iğrenç” diyor “çok korkunç” diyor. Çok ahlaksızca yaklaşıyor. Gayet yakışıyor samimi sempatik bir görünüm veriyor ona. Niye yakışmasın? Nereden çıkarıyorsun? Ama acımasız, merhametsiz, sevgisiz bakınca bu dehşetli bir hastalık olarak yayılıyor etrafa.

 

En Büyük İsraf Silahlanmayla Yapılıyor

Bir kere israf bombayla silahla yapılıyor. En büyük israf o. Dünyada silahlanmaya ayrılan para eğer fakire fukaraya ayrılsa onda biri bile fakire fukaraya yetiyor. Beslenmesine ve her türlü ihtiyacına onda biri bile yetiyor. Ki yani öbür türlü tam anlamıyla zengin edeceği anlaşılıyor ve silahla adam öldürülüyor ve insan yaralanıyor. Başka bir şey yapılmıyor. İşte Mehdiyet devrinde silahlar kalkıyor. Onun yerine insanların ihtiyacı olan işte buzdolabı, çamaşır makinası şu bu falan yapılıyor. Ve bütün bu israf durduğu için insanlar muazzam zenginleşiyor. İsraf komitesi de, deccaliyetin israf komitesi de, hayat pahalılığını meydana getiren komitesi de görevine son verildiği için her yeri zenginlik sarıyor. Yani Mehdiyet’le bunun olacağını Peygamberimiz (sav) bildiriyor. Kuran’a göre de bunun böyle olduğu anlaşılıyor. Akılcı düşündüğümüzde de böyle olduğu anlaşılıyor.

 

Ölünün Arkasından Yasin Suresi'nin Okunmasının Ölen Kişiye Faydası Olmaz

Yasin bize faydası olur, ölüye bir faydası olmaz. Yani tabii ama Yasin’in manasını bilerek okursak ama adam bütün gücüyle bağırıyor, Arapça bir söz söylüyor ama kimse anlamıyor. Bunun bir faydası olmaz. Çünkü Allah onun manasından bizi imtihan edecek. Adam hiçbir şey bilmezken sen ona yüksek sesle Arapça onu okursan, adam da onu o konuyu kavrayamıyorsa bu haram olur. Çünkü onun bir an önce bilgilenmesi gerekiyor. Allah’ın hükmünü öğrenmesi gerekiyor.



DEVAMINI GÖSTER